+90.505.391 03 63
iletisim@serkutkizanlikli.com

SİSTEMİN YENİLENMESİ

Created with Sketch.

SİSTEMİN YENİLENMESİ

Yazımın hemen başında belirteyim ki, bu bir siyasi yazı değildir.

Sosyal medyada 2-3 gündür neredeyse herkes yeni kabinenin kurulmasıyla birlikte yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’u konuşur oldu. Eski konuşmaları, röportajları, sosyal medya paylaşımları, yazıları, kitapları… Taraflı-tarafsız neredeyse herkes kendisine karşı büyük bir umut ve merak beslemiş durumda… Sadece bu umut ve beklenti mesajları bile demek ki eğitim sistemimizdeki problemlerin ne denli büyük olduğunun da aslında içeriden bir göstergesi.

Bu ayrı bir tartışma konusu elbet ama gelin Milli Eğitim sistemi dediğimiz şeyin nelerden oluştuğuna basit çizimli bu görsel ile bir bakalım:

İnanın yukarıdaki çizim o karmaşık yapının belki de yüzlerce kez basitleştirilmiş hali diyebiliriz ancak ister basit ister karmaşık olsun sistemin tek bir amacı var; “öğrencinin başarılı olması”.

İşte böyle bir yapıda “en son” halka olan öğrencinin başarısında doğal olarak diğer halkaların önemi oldukça büyük. Zira son çarkın düzgün işlemesi için önceki tüm çarklardaki tüm dişlilerin birbiri ile uyum içerisinde çalışması gerekiyor ki sonunda çoğu zaman elle tutulamayan ve gözle görülemeyen bir “ürün” elde ediyoruz. Zaten “eğitim” dediğimiz süreci zor, yatırım yapmaktan uzak tutan da bu çalışma mantığı… Özellikle özel sektör dünyasında!

Peki, yeni Bakan’ın elindeki “sihirli değnek” bunu değiştirmeye yeter mi? Kanunlar, yönetmeliklerin değişmesi başarı diye tanımladığımız tanımı getirir mi? Kanunlar, gencin en çok iletişim içinde bulunduğu sosyal çevreyi en çok zaman geçirdiği sanal çevreyi değiştirir mi? Gencin ilk öğrenmelerini yaşadığı ailesinin yaşam standartlarında değişim getirir mi? Veya sadece öğretmenin değişmesi, tam bir başarı sağlar mı?

Karamsar olmak istemiyorum ancak hocanın elinde sihirli bir değnek yok. Evet, liderler vizyon kazandırır, liderler ufuk açar, liderler yol gösterir. Ancak o yolu tercih edecek olan, o yoldan gitmeye inanması gereken sistemin topyekûn hepsidir. Aksi durumda tam anlamıyla anlamlı değişimler asla olmamıştır, olamayacaktır da. Belki bir şirkette belki bir spor takımında yöneticinin değişimi bu döngüyü çalıştırabilir ancak konuştuğumuz ülkenin merkez teşkilatı dışında, il, ilçe ve köylerine kadar yayılan sadece kendi personelinden sorumlu olan değil, öğrenciden de sorumlu olan ve dolayısı ile veliler ile anlamlı bir iletişim içinde bulunması gereken devasa bir ağ! Böyle bir sistemin değişimini tek kişiden ümit etmek, çok da doğru gelmiyor. Yansıtan yansıtmayan birçok direnç mekanizmaları ile karşılaşacağı kesin.

Değişimler uygun ortam oluştuğunda içeriden başlar. Tıpkı yumurtanın üzerine 10 tane tavuk koysanız da kabuğunun kırılmaması ancak uygun an geldiğinde içeriden bir gaga darbesi ile kırılmanın başladığı gibi. Dolayısı ile yapının kendi içinde değişime inanması, değişime hazır olması, değişimi istemesi ve değişim için gerekirse kendisinden biraz daha feragat etmesi gerekir. Aksi durumda sistemin vitrini olan öğretmenin hevesinin kırılması bütün bu umutların solmasına neden olur. Zira liderin getirdiği tüm vizyonu, kanun, yönetmelik değişimi gibi altyapı farklılıklarını öğrenciye yansıtacak sürecin tüm yükünü herkese hissettirecek kişiler öğretmenlerdir. Egemen zihniyet muhakkak kurum iklimini etkiler ancak hangi vizyonu koyarsanız koyun kurum içinde elde edilecek sonuç çalışanların davranışlarından sonra belli olur.

Umarım beklenilen tüm değişim lider tarafından kanunlar yönetmelikler altyapılarla birlikte ama onlardan biraz daha öncelikli olarak işte o davranışı değiştirmek amacıyla eğitimciye yatırımla başlar. Bu yatırımların da eğitimcinin gerçek ihtiyaçlarını yansıtan, “aspirin etkisi” sağlayacak değil, gerçekten sorunu çözecek, eğitimcinin de eğitime ilişkin değerlerine ve inandığı ilkelere uygun eğitim ortamı sağlayacak, onun tıpkı koçluk görüşmeleri gibi kendi söylemlerinden yola çıkan çözümler getirmesi en büyük arzumdur.

Zaten ben de bu yüzden değişimde koçluk etkisine inanıyorum…