+90.505.391 03 63
iletisim@serkutkizanlikli.com

KARİYER, YETERLİKLER ve SOSYAL SORUMLULUK

Created with Sketch.

KARİYER, YETERLİKLER ve SOSYAL SORUMLULUK

Ülkemiz standartlarında yetişmekte olan bir bireyin en sık duyduğu cümlelerden birisi:

“(Büyüyünce) Ne olacaksın?”

Ve soru böyle gelince, cevap da doğal olarak; doktor, mühendis, kuaför, öğretmen, genel müdür gibi unvan içeren cevaplar oluyor. Çünkü “olmak” üzerine hedeflenmiş bir sistem söz konusu…

Unvan hedefleyerek yetişen birey de elde edeceği bu unvan için alt hedefler belirliyor ve o unvan uğruna yıllarını soru çözme, sınav geçme üzerine şekillendiriyor. Her çözdüğü soru, sınavı geçmesine, her geçtiği sınav da o unvana bir o kadar yaklaşmasına sebep oluyor. Ve önce üniversite sonra ardından başka sınavlar derken mezuniyet, gerekliyse yeni sınavlar ve ardından beklenen an:

Unvan senin!!!

Ve bir nesil ardından gelen diğer nesillerle birlikte böyle büyüyor.

Böylesine bir koşturmaca ortamında bireyler kendisini ya akış içerisine bırakıyor, ya da bazen de kendisini sorgulamaya, asıl istediğinin o unvan olup olmadığını kendisine sormaya başlıyor. Hikayeler mutlaka sadece bu örnekler ile kısıtlanmıyor ve her bireye göre milyonlarca farklı hikaye türeyebiliyor.

Ancak gelinen noktada kamu-özel ayrımı olmaksızın sanal ortamlarda çok rahat bulunabilecek araştırmalar gösteriyor ki, yıllarca hedefler doğrultusunda sınav bazlı yetişen neslin ortalama %75-80’i çalışmakta oldukları işlerde mutlu olmuyorlar.

Madem o kadar çok istiyoruz, madem yıllarca o hedefler için uğraşıyoruz, o zaman nasıl bir problem ortaya çıkıyor da bizi mutsuz ediyor? Unvanı elde ettikten sonra artık sıra meslekte uzmanlaşmaya gelmesine rağmen aynı motivasyon neden sağlanamıyor? Üzerine düşünülmesi gereken oldukça önemli bir soru(n)…

Çok havuz problemi çözersek, iyi bir doktor, iyi bir mühendis olacağımıza dair bir sistemin içerisindeyiz. İlgisi olan yerleri mutlaka var ancak asıl dert “iyi mühendis” olmak mı yoksa “mutlu mühendis” olmak mı? Mesleğin adı önemli değil, ortak derdimiz mutlu olmak… En azından şuana kadar başka cevapla ben karşılaşmadım.

Peki bizi ne mutlu edebilir? İşte buranın cevabı tek değil zira kişiden kişiye göre değişir bu. Ancak mesleğimizi elimize aldığımızda bize o mutlu ortamı sağlayacak sistemler olan şirketler de artık çalışanlarına mutlu ortamlar sunma derdinde. Bunun için projeler geliştirip, insan kaynakları departmanlarını sadece bordro, özlük hakları gibi çalışmaların da dışına çıkarmış durumdalar. İşte böyle bir ortamda hem beni hem de diğer tüm çalışanlarını mavi-beyaz yaka ayırmaksızın, dikey hiyerarşiye zaman zaman dikkat bile etmeden ortak bir mutlu iş ortamı sunma derdindeler.

Birbirinden farklı kültürden, farklı coğrafya, dil, din vb. sistemler içerisinden gelmiş onlarca kişinin aynı ortamda hatta ailesinden bile çok zamanını birlikte geçirdiği insanlarla mutlu olmasını istemek-beklemek oldukça normal ve gayet temel bir beklenti. İşte bu mutlu olmak kavramını sağlayacak iletişim yeteneği, diğerlerini anlamak gibi kavramlar ise ne yazık ki okullarda öğretilen dersler arasında yok. Bunlar kitaplardan da öğrenebileceğimiz bir kavram değil, sadece deneyimleyerek, yaşayarak öğrenebileceklerimiz arasında bulunuyor. Ve bunları bize sunabilecek ortamlardan bir tanesi ise günümüzde oldukça yaygın olarak bulunan sosyal sorumluluk ortamları.

Genelde sosyal sorumluluk projeleri ile bizlere sunulan bu ortamlar sayesinde farklı kişiler olarak ortak amaca hem de ticari anlamdaki şirket baskısı olmadan gönüllü olarak katılıyor ve asıl istediğimiz içsel doygunluğu, mutluluğu yaşamaya başlıyoruz.

İşe alımlarda da artık iş ilanlarının ilk 3-4 maddesinde belirtilen “… bölümünden mezun olmak, … biliyor olmak” gibi başvuran herkeste zaten var olan kriterlere değil aynı ilanın alt maddelerinde bulunan “takım çalışmasına yatkın olmak, iletişime açık olmak, problem çözme yeteneği olmak” gibi kriterleri ölçüyorlar.

Ben, en azından, problem çözme yeteneğini ölçerken ölçülen problemin “havuz problemi” olmadığını düşünmekteyim. Bu sebepten ki artık gençlerin düşündükleri sektörün hem bulunduğu hem de gitmekte olduğu yeri sosyal medyadan “stalk”ladığı bir araştırma içine girmeleri gerekmekte ve CV doldurmayı işe başvurma zamanına bırakmak yerine şimdiden yapmalı ki, CV deki boş yerleri doldurmak asıl hedef olabilsin. Zaten CV’nin üst kısımları okul okudukça bir şekilde dolacak, ancak CV’nin alt kısımlarını yani deneyimler, yeterlikler ve yaptıklarımızı sosyal sorumluluk ile doldurulabilecek. İşte bu sebeplerden dolayı önlemleri almak ve daha çok sosyal sorumluluk içinde bulunmak oldukça önemli…

Tags: , , ,