Konuşma ve Motivasyon İlişkisi Üzerine
Geçtiğimiz Pazartesi akşamı eşine nadir rastlanan bir spor müsabakasına şahit oldu futbolseverler. Tarihinin en kötü günlerini yaşayan Fenerbahçe Spor Kulübü misafir olarak gittiği Beşiktaş Spor Kulübü ile önemli bir 90 dakikalık maça çıktı. İlk yarısı 3-0 olan ezici bir maçı, tam anlamıyla rolleri değişerek 3-3 bitirdi ve maç berabere sonuçlandı.
Spor analizi yapmayacağım. Ama bu iki takım içerisinden maça çıkarken favori -fanatikler hariç- herkes için, Beşiktaş idi. Tabii gözden kaçmayan önemli bir nokta da bu maçın derbi olması ve analizlerin derbi maçlarda her zaman doğruyu gösterememesi idi. Maç 3-0 Beşiktaş üstünlüğü ile devre arası olduğunda oyuncular soyunma odalarına gittiler. Bir taraf haklı gururlu, diğer taraf “kaçacak yer arar” vaziyette idi.
Maçlarda genelde oyuncular soyunma odasında gerekli hazırlıklarını yaptıktan sonra teknik hoca taktik üzerine konuşma yapar. Varsa yeni taktikleri verir ve takım sahaya çıkar. Büyük maçlarda ise bu aralarda taktiklerden daha çok motivasyon konuşmaları önem kazanır. Hocanın stiline göre motivasyon oyunculara taktik ile harmanlanarak yansıtılır. Nitekim, bu maçta da oldukça iyi yapıldığı belliydi ki, maçın 2. yarısında bambaşka bir Fenerbahçe skoru 3-0’dan Beşiktaş ile rolleri değişerek 3-3 yapmayı başardı. Bu sefer maç sonunda Beşiktaşlı oyuncular “kaçacak yer ararken”, Fenerbahçeli oyuncular mutlu idiler.
Gazetelerde, sosyal medyada, televizyonlarda çok konuşuldu. Genelde benim gördüğüm alanlarda spor açısından yorumlar yapıldı. Peki, ne olmuştur o devre arasında?
Dilerseniz olaya biraz takım çalışması olarak bakalım. Takım çalışmalarında en önemli unsurlardan birisi yeterlikler, yetenekler olduğu kadar anlık durumlar için bireysel veya takım olarak motivasyondur. Motivasyon kısıtlı zamanda etkili olmasına karşın oldukça önemli bir araçtır. Şirketlerin çalışanlarına motivasyon etkinlikleri yapmaları, alınan verime göre en az 3-4 hafta şirketin faaliyetlerinin, satışlarının, şirket mutluluğunun yükselmesini hedefler ve başarıya da büyük oranda ulaşır. Maça dönecek olursak, motivasyon zaman zaman içten gelirken zaman zaman da dıştan, bir teknik hocanın konuşması, taktiği veya -Türk usulü- en tepe yöneticinin soyunma odasına girmesi şeklinde de olabilir. Bu derecede profesyonel sporculara bu kadar moral düşükken ve bu derece yüksek tempo ve stresteki bir maçta motivasyon sağlayabilmek için 2 durum oldukça önemlidir:
Ya motivasyon konuşmasını yapan kişi olarak o sporculardan daha deneyimli, bu tür ortamları deneyimlemiş birisi olmalı ve bunu da sporcuların biliyor olmasını sağlamalısın ki seni o anda dinlesinler, kazanacaklarını gösterebilesin ve inansınlar, ya da deneyimlerin olsun-olmasın maçtan sonra başka neler kaybedeceklerini ve olabilecek en kötüyü düşünmelerini sağlamak gerekir. Zaten her şeyini kaybetmiş bir takım için oldukça etkili bir ters etkidir. Maç kupa final maçı olsaydı, sonunda elde edilecek bir kupa olduğu için kazanma odaklı bir konuşma oldukça etkili olurdu, ama geçtiğimiz Pazartesi günkü maçta kaybetme üzerine yapılan bir konuşma çok daha etkili olmuştur. Zira tüm kaybedeceklerini zaten kaybetmiş olan, maç anında da tamamen bitmiş durumdaki bir takımın artık kaybedecek bir şeyi de kalmadığında etkinin nasıl ters işlediğini görme şansımız oldu diye düşünmekteyim.
Geçmişteki ister askeri, ister spor, ister siyaset vb. bütün başarılar da ya “elde etmek” üzerine ya da “kaybedecek bir şey kalmadı” üzerine kurgulanmış motivasyonla oluştuğunu görmek işte bu sebepten mümkündür.
“Kaybedecek bir şeyi olmayanlardan korkmalısın. Çünkü onlar, kazanmak için her şeyi yaparlar.”Gabriel García Márquez
Serkut Kızanlıklı
Eğitimci-Profesyonel Koç