Bir fotoğraf…
Bir fotoğraf…
Arkada 3-5 gün öncesine kadar büyük çoğunluğun tanımadığı bir genç, gülümsüyor.
Ve sonrasında “o an”, yıllarca hafızadan silinmeyecek bir anıya dönüştü.
22 yaşında Mete… 3 yaşından günümüze spor ve sanatla iç içe. Spora ve sanata bu kadar önyargısı olan zor bir toplumun içerisinde, inatla devam eden bir başarı hikayesinin sahibi.
Sporun parçası olarak bundan önce çok yenilmiştir, çok doğal. Kendisi ile de soyadı üzerinden çok dalga geçilmiştir, eminim. Bu fotoğraftaki gülümsemesini bile -eğer yenilseydi- “bak gülüyor, ciddiye almadı” diye yorumlayacak yığınla insanımız var.
Başarı kolay gelmez, uğruna uğraş ister. Olimpiyat başarısı ise adanmışlık ister. 3 yaşında başladığı spor hayatında 8 yaşına kadar yüzer omuzlar gelişir, koordinasyon için basketbol oynar, resim kursuna gider dikkat ve görme gelişir, 2 yıl piyano kursu alır göz ve el koordinasyonu gelişir. Bütün bunlar yeteneği kolaylaştırır…
Bütün bunlar birbirinden ayrı yeteneklerdir. Bunları farklı bir alana transfer edip, okçuluk çatısı altında toplaması ise onu o işin yetkin insanı yapar. Altın madalya olsun olmasın bu her meslekte böyledir. Yıllardır anlattığımız tam anlamıyla budur!
Bundan sonrası da koyduğu hedef için çalışmak, üstüne koymaktır. Yolun açık olsun evlat. Günlerin güzel olsun, bu ülkenin senin gibi gençlerle gülmeye çok ihtiyacı var.