Mete GAZOZ, “akrabaları ve komşuları”
Mete GAZOZ’u sanırım duymayan, bilmeyen kalmamıştır. Aslında medyadan gördüğümüz şampiyonluk haberlerine kadar etrafındakiler ve spor camiası hariç hiçbirimiz tanımıyorduk hatta belki varlığından haberimiz bile yoktu. Zaman geçti, o ünlü gülümsemeli pozuyla her yerde örnek gösterildi:
“Gencecik çocuk şampiyon oldu…”
Büyük bir riskti o pozu vermek; bir önceki şampiyonluğundan, ABD’li rakibinin atışı
sırasındaki gülümsemesi ile bildiğimiz fotoğraf (yanda)… Zira yenilseydi ve okçuluk ülkemizde daha yaygın bir spor olsaydı, kendisini “rakiplerini küçük gördü”, “ukalalık yaptı” gibi söylemlerle eleştirecektik bile. Sonuca göre yorum yapmayı severiz. Ya da zaten gündem olmayacaktı, fotoğraf servis bile edilmeyecekti.
Neyse ki korkulan olmadı, altın madalyayı kazandı. O gülümsemeye yapılan yorumlar üstteki gibi değil “sempatik çocuk” olarak değişti. Aradan zaman geçti, Mete 2023 yaz başında tekrar karşımıza çıktı. Bu sefer de yeni şampiyonluğunu elde etti. Yine bir rekor ile tarihe adını yazdırdı.
Paylaşımlar, alkışlar, tebrikler…
Mete’nin nasıl efsane olduğunu anlattı herkes; nasıl bu günlere geldiğini, aileden öğrenilen kadarıyla yüzme kursuna giderek kas gelişimi, basketbol oynamasıyla hızlı karar verebilme becerisi gelişimi, takım çalışması, piyano çalmak istemesiyle ince motor becerilerin gelişimi, resim kursu, satranç kursu… Sosyal medyada rastlamıştım, kurslar bile bu gelişimi ima ederek reklam vermişlerdi. Ve sonuç bu şekilde olunca kişisel gelişim eğitimlerinde işte böyle şampiyon olunur diyerek anlatmaya başladık. Mesela Mete örneğini ben çok kullanırım.
Aslında bu ve benzer aktiviteleri birçok veli çocuklarına yaptırıyor, o kurs senin bu kurs benim misali koşturmacalar ailelerin özellikle hafta sonlarını ele geçiriyor. Tabii bu süreçte, akrabalar, komşular, arkadaşlar; “Bırakın çocuğu serbest kalsın”, “Çocuğun boş zamanı yok”, “Bir o kurs, bir bu kurs, olur mu?”, “Bir konu belirleyin, onda uzmanlaşsın” gibi gibi yüzlerce farklı söylem ile yorumluyorlar. Bunlar tabii sadece duyduklarımız… Başkalarının yaşamı, tarzı, giyimi, kuşamı vs. seviyoruz eleştirmeyi, başkaları üzerinden beslenmeyi…
Sonucu öğrenince herkes Mete ve yaşamını örnek veriyor vermesine de, peki sonuç böyle olmayınca? Arzu edilen şampiyonluklar veya başarılar doğru yönlendirme yapılmayınca veya doğru hocalar ile de karşılaşmayınca gelmeyebiliyor da. Eee sonuçta biz kaybetmenin kazanımlarını görmediğimiz için, kaybetmekten ders çıkarmayı pek beceremediğimiz ve daha çok onun arabeskiyle yaşamayı sevdiğimiz için başlıyoruz eleştirmeye…
Evet Mete şampiyon olmayabilirdi de, ama oldu. O bu yolda ilerlemek istediği için devamını getirdi. Nitekim, çocuk-genç bu, ilerleyip şampiyon olmayabilir, o sporu sadece deneyimlemek de isteyebilir, arkadaşlarına da ayak uyduruyor da olabilir, moda olduğu için de isteyebilir, bir bahanesi olmayabilir sadece “istek” de olabilir. Uzman olmak zorunda değil ki. Ancak her deneyimi, ileride kendisine farklı kazanımları olacak başka özellikler aslında heybesine. Zira okuyacağı okulların çoğu -şuan için- bu kazanımı veremiyor. Yetkinlik dediğimiz kavram tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Okulda okutulmayan dersler ile ve böyle gelişiyor. Biz altını doldurdukça kendiliğinden temeli sağlam atılmış bina misali, güçlü duruyor ve üstünü sürekli yenilenebiliyor. Mete bu toplumda sadece 1 tane örnek, ve başarısını konuşuyoruz, emin olun şampiyonluklarının 100 katı kaybettiği maçları vardır, çok da normaldir. O kayıplar aslında ders alındıkça şampiyonlukları getirmektedir.